top of page

/Sinema

/kritik

La Finestra Di Fronte(2003)

 

“Pek de kısa olmayan sanat hayatımda, onlarca yönetmenle çalıştım. Ama şöyle bir baktığımda, gerçek bir yönetmen diyebileceklerimin sayısı bir elinparmaklarını geçmez.İşte bizim değerli yönetmenimiz Ferzan Özpetek de bunlardan biri” diyor, yaşamını filmden kısa bir süre sonra kaybeden Massimo Girotti. Söylediklerinin ispatı olarak “La Finestra di Fronte” filmi, hatta her sahnesi ayrı ayrı gösterilebilir.

 

Her zaman söylenildiği gibi, iyi müzik filmi bir üst basamağa taşıyabilir. Bazılarının dediği “müzik belli bir süre sonra filmin önüne geçer ve film yerine müzik akla gelir, bu da iyi bir şey değildir.” savına katılmıyorum. Yani “Requiem for a Dream” müziklerini dinlerken, o, insanın psikolojisini bozan ama mükkemmel sahneleri veya “Gocce di Memoria” yı dinlerken, Giovanna Mezzogiorno’nun insanı kendisine aşık eden gözlerini hatırlamamak mümkün mü?

 

İşte “Karşı Pencere” nin müzikleri de filmin güzelliğine güzellik kattı ve izleyen herkesi etkisi altına aldı. Andrea Guerra’nın imzasını taşıyan ve Sezen Aksu’nun da iki şarkısının bulunduğu albüm, İtalya’da David di Donatello yarışmasında en iyi müzik dalında ödül aldı.

 

Yazının en başında söylediğim gibi, oyunculuklar muhteşem. Ferzan Özpetek’in vazgeçilmezi Serra Yılmaz, Giovanna’nın en yakın arkadaşı ve akıl hocasını üstün bir performansla oynuyor. Raoul Bova, Massimo Girotti ve Filippo Nigro bize, sanki daha iyisi seçilemezmiş dedirttiriyorlar. Ancak Giovanna Mezzogiorno farklı bir paragrafı hakediyor.

 

Oynanması zor olan rol tiplerinden birinin altından ne kadar başarıyla kalkıldığı belki de filmi ilk kez izlediğinizde fark edilmeyebilir. (Çünkü filmin çok olan iyi yönlerinden birine takılabilirsiniz). Ancak benim, heralde Giovanna Mezzogiorno’ya olan hayranlığımdan olacak ki, filmde takıldığım noktaların başında Giovanna karakteri geldi. Dünyada nadir rastlanan bir özelliğe yani doğal bir güzelliğe sahip olmasının yanında, oyunculuğu resmen büyüleyiciydi.

 

Giovanna’nın Lorenzo’ya yakınlaşmasının başlıca sebebi, hayallerinin bir kısmını onda bulabilmesiydi. Lorenzo’nun özgürlüğü, kendisine ilgi göstermesi, anlattıklarını umursaması hep Giovanna’yı karşıdaki pencereye itti. Ancak olaylara dışarıdan bakabildiği anda yani karşıdaki pencereden kendine bakabildiği anda biraz da annelik duygusunun yardımıyla, nerede olması gerektiğine karar verdi.

 

Davide’nin kendi evinde onlarca pasta yapması ve istediği sonucu alamamasından sonra kendisini iyi hissetmeyip, izlediğimiz yakarış, ders verir nitelikteydi.

 

“Ben artık bir şey yapamam, ama siz yapmalısınız, geliyorlar, farketmelisiniz, daha iyi bir dünyada yaşamak için çabalamalısınız.” sözleri filmin eleştirel yönlerini sergileyen kısımlardan biri. Bu kısımlardan biri diyorum çünkü filmde Davide’nin hikayesiyle birlikte homofobiye de yüklendiğini görüyoruz.

 

İnsan hayalleri için yaşar. Eğer hayaller yoksa, bugün yatıp yarın kalkmanın bir sebebi yoksa gerçekten, hayat çok zor ve yaşanmaz hale gelir. Zaten hemen hemen herkesin hayallerinin başında para olması bizi insani duygulardan soyutlamadı mı? Giovanna’nın bu yaşanmazlık arasından sıyrılıp hayallerine sarılmayı seçmesi, sizce eski işinde daha çok para almasına değişilir mi?

bottom of page